Mezun ve Kadın!!!

Doğum günümün üzerine buraya yazmaya ne mental sağlığım olmuş, ne de zamanım. Bakalım dokuz ayda neler yaşamışım, neler öğrenmişim.

Ölmeden önce yapılacaklar listesine birkaç tik attım: at binmeye başladım, İspanyolcamı ilerlettim ve Balkanları gezdim. Sonra tam okul var, üniversiteye gidiyorum derken yine bir anda deprem olmasıyla beraber online sisteme döndük. Bu süreçle gelen uzun bir depresyon dönemi ve psikolog desteğine ihtiyacım olduğuna karar verdim ve bu hayatımda kendim için yapmış olduğum en iyi eylem olabilir. Online sistem benim üzerimde büyük bir kaygı oluşturuyor artık, çünkü pandemi döneminde bize psikolojik olarak çok yüklenildiğini düşünüyorum. Sürekli "Siz online mezunu olacaksınız, kendinizi geliştirin" diyen onlarca insan üzerimde büyük bir baskı oluşturuyordu. Bunun üzerine gece gündüz sürekli bir şey yapmaya çalışıyordum. On saat ders çalışıyorsam, iki saat kitap okumalı, bir saat dil çalışmalıydım, spor yapmalıydım ki uyuyabileyim.

Bu duygular bu sefer katlanarak kendini belli etmeye başladı ve yardıma ihtiyacım olduğu gerçeği ortaya çıktı. Çünkü bu sefer tam da mezun olduğum dönem geliyordu ve erkek dünyasında çalışan bir kadın olacaktım. Aynı zamanda Amerika'dan dönmeyi hala kendi içimde aşamamıştım. Tam dört gün boyunca "Overthink" yani "Fazla düşünmek" durumuna düştüm. Betimleyecek olursam, düşünmekten plan yapmaktan ve o planların çürümesinden bir tilkinin kuyruğu hemen diğerine değiyordu. Uyku uyumak, gerçekle rüyayı ayırmak çok zorlaşıyordu ve en sonunda artık ne düşündüğümü, ne üzerine düşündüğümü unuttuğumda dedim ki, "Tamam, bu kadar yeterli durmalıyım ve kontrol bende olmalı."

Sonrasında okula kafa yorarken bir şekilde dönem bitti. Ama her yıl yaşadığım problemi yaşadım. Haziranda biten okul yüzünden sezon dışında iş bulmam biraz zordu, çünkü herkes zaten kadrosunu oluşturmuş oluyor haziranda. Aynı zamanda eğer diğerlerinden fazla ve farklı tecrübeleriniz varsa kabul görmeniz çok daha zor oluyormuş. Bunun farkına vardım. Önceden herkesten daha az tecrübem varken veya yurtdışında Michelin yıldızlı restoranlarda çalışmadan önce, çok rahat herkes iş teklifi veriyordu. Hep iş vardı ve hiç boş kalmıyordum. Aynı anda birden fazla iş teklifi alır, istediğimi seçerdim. Ama şimdi Melis değişti ve haliyle insanların bakış açısı da değişti. Kusura bakmayın, ama sektörde yedi yıldır içindeyim ve ilk defa hem kadın olduğumu hem de başarılı olmayı bu kadar kaldıramadıkları bir dönem gördüm. Evet, daha önce de vardı ama bir şekilde çözülüyordu. Tüm bunlarla beraber zaten artık insanların tadı tuzu kalmamış gibi geliyor bana. Zevkli, hevesli insanlar çok azalmış durumda. Ben de henüz kadın olduğumu hissetmediğim için, bu sektörde gelen iş teklifini değerlendirmek istedim. Alaçatı'da bir mekanın şefliğini almak için gittim ama gittiğim günün gecesine geri döndüm. Lojman adı altında, kadınlarla erkeklerin bir arada kaldığı bir köpek kulübesinde kalmam talep edildi. Evdeki kapıların kitlenmemesi, banyo ve tuvaletin buna dahil olması, evde su yerine şişe şişe cin içilmesinden, hasas terazi olmasına kadar birçok problem... Ben de geri döndüm ve üç gün sonra Bodrum-Türkbükü'nde Sous chef'lik aldım. Sous Chef'lik dendiğine bakmayın, sezonda her zaman kölesinizdir. Şef denilen adam (şef olduğunu düşünmüyorum), bana menü yazdırttı ve ekip oluşturttu. Sonra beni takmamayı tercih etti ve mutfakta beni ezmeye başladı. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, karşıma alıp konuştuğumda "tamam haklısın" diyip yine aynı problemlerle karşı karşıya kaldm. Sonra bir şekilde kovuldu ve kovulmasıyla mutfak bana kaldı. Sonra da öğrendiğim bütün konular canımı sıktı. Benim altımda çalışan adamın benden fazla ücret aldığı ve bunun sebebinin erkek olması... Benim maaşımın bana söylenenden daha az olarak muhasebeye bildirmesi KADIN olduğum için... Mutfak şefliğine geçtiğimde sırf KADIN olduğum için ayağımın kaydırılmaya çalışılması... Çok iğrenç beyinleri olan insanlar gördüm, tanıdım ve tanıştığıma hiç memnun olamadım. Ben bu insanlardan nefret ettim, etimle kemiğimle. Bana mutfağa girdiğimde tüm kimliklerimden soyunarak girmem öğretildi ve ben bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Sadece tek bir konu var ki o da hiç kadın bir şefle çalışma fırsatım olmadı ve örnek alabileceğim bir insan olmadı. Bir kadın olarak Türkiye'de nasıl çalışılır öğrenmem gerekecek gibi ve bu süreç ağrılı ve uzun geçecek gibi... Mezun olduğumda bana tüm kapılar açılır diye düşünmemle beraber, bu düşünceyle beraber uçurumun kenarından kendimi düşerken buldum, ne yazık ki. Mezun olduğum dönem çok ama çok kötü, hem ekonomik olarak hem de algısal olarak. Ekonomik olarak para kazanamıyorsun, ki kendine bir hayat kurmak için tüm giderlerini karşılamak zorundasın. İstanbul mükemmel bir mega şehir aslında, gastronomi alanında çalışmak istediğim o kadar kaliteli yerler var ki, ama verdikleri paralar gülünç. Kiralar 20K iken maaşlar 14K... İzmir'de çalışacak az yer var ama onlarda da kadro yok, çünkü az mekanda çok fazla insan çalışmak istiyor. Yurtdışı düşünsem, sponsor firma bulması zor. Amerika için süreç 2 yıl kadar uzunken, Avrupa için 2 ay maksimum. Avrupa'ya gitmek için belirli bir sermayeye ihtiyacınız oluyor, ortalama 2-6 bin euro. Bu para her geçen gün hayal olma yolunda ilerliyor. Her işin sonu boklu değnek diyebiliriz. Tüm bu süreç içinde kendimden uzaklaştığımı, daha doğrusu değiştiğimi görebiliyorum, fakat bu dönüşüm iyi mi kötü mü, bilmiyorum. Bunu zaman içinde sizinle konuşacağız, tekrar. Mutsuz, huzursuz, güvensiz ve kaygılıyım. Değilmişim gibi davranmanın bir anlamı olmadığının farkındayım. Bu durumu değiştirmek için her gün iğne ucu kadar bir şey yapmadığımda uyuyamıyorum. Her gün bir şeylerle uğraşıyorum ve böyle dönemlerin ardından çok güzel olayların geldiğinin farkındayım. Çiçekli günler geliyor efendim, daha güzel günler geliyor. Her gün daha keyifle gülebilmek için çalışmaya devam ediyorum. İnandığım her şey gerçekleşecek. İnanın ve çalışın. Bir sonraki blogda bunun gerçekleşmesi üzerine konuşacağımız konular olacak.

     Yeni mezun ve KADIN olarak bu erkek dünyanızda siz basit insanlara boyun eğmeyeceğim. ''Size bol şans, ben başka bir yoldan gideceğim. Görüşürüz.''

Psikolog seansımın ilk önerisiyle bitirmek istiyorum: Eğer olur da hayatının herhangi bir döneminde nereye nasıl yönleceğini bilmiyorsan ve bu sende kaygı oluşturuyorsa ve hiçbir planın yoksa 'step by step', adım adım ilerle. Ne istediğin konusunda net ol. Bunun için yapabileceklerini yaz, yapacağın fedakarlıklar, vazgeçişler veya bu süreç içinde ihtiyacın olan donanımlar neler gibi ve bunlar üzerinde çalış. Sonra da istediğin şey gerçekleşmeye başlayacak, çünkü sen bunun için çalıştın, bekledin ve bu süreç içinde kendine zaman verdin. Hayat bazen aceleye gelmez ve her şey olması gereken yerde ve zamanda olur. Hayat bazen seni durdurur ki doğru yerde, doğru zamanda, doğru kişilerle beraber ol. Hayatın tüm cilvesine kucak aç.






















 

























Yorumlar

Popüler Yayınlar